Bilindiği gibi Türkiye şu anda doğu-batı ekseninde enerji yolları bağlamında çok önemli bir geçiş noktasında bulunmaktadır. Coğrafi konumu, jeopolitik, jeostratejik önemi nedeniyle tam olarak ta bir köprü konumundadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, TANAP, Türk Akım petrol ve doğalgaz boru hatları aktif durumdadır. Enerji çeşitliliği kapsamında İran doğalgazı da Türkiye'nin ihtiyacının bir kısmını karşılıyor. Orta Asya enerji kaynaklarının, Hazar doğalgazının, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının tekrar aktif hale getirilmesi, Türkiye'nin enerji arz güvenliğinin garanti altına alınması bakımından, son derece hayati öneme haiz olup, önümüzdeki 10 yıllık süreçte enerji ithalatından kaynaklanan cari açık problemini tamamen ortadan kaldıracak; doğu-batı, Asya-Avrupa hattında enerji hatları geçiş güzergahında Türkiye’yi kavşak, piyasa belirleyicisi ve anahtar konuma getirecektir. Ayrıca Çin'in bir kuşak ve bir yol projesi (demir ipekyolu) kapsamında Pekin'den Londra’ya orta kuşak ticaret yolu da Türkiye üzerinden (Yavuz Sultan Selim Köprüsünden) geçecek, bu durum Türkiye'nin ticari jeopolitiğine güç katacaktır. Proje yürürlüğe girdiğinde Pekin'den kalkan tren 12 günde Londra’ya ulaşacaktır.

Gelelim kalkınma yolu projesine. 23 Nisan 2024 tarihinde Türkiye-Irak arasında Ortak İşbirliği ve Stratejik Çerçeve anlaşması imzalanarak, bu kapsamda iki ülke arasında tarihi, stratejik, gelecek vizyonu perspektifinde, tarihin akışını ve enerji ve ticaret yollarını değiştirici nitelikte 26 anlaşma imzalandı . Cumhurbaşkanının 23 Nisandaki Irak’a yaptığı günübirlik Bağdat ve Erbil ziyaretlerinde beraberindeki 8 Bakan ile birlikte siyasi, askeri, güvenlik, terörle mücadele, enerji, ticaret, ulaşım, çevre, su vb. alanlarda çok önemli anlaşmalar imzalanarak iki ülke ilişkilerinde ortak bir vizyon belirlendi, yeni bir sayfa açıldı. Aynı zamanda iki ülke arasında imzalanan, 20 milyar dolar değerindeki,  kalkınma yolu projesi anlaşmasına Katar ve BAE de dahil olarak bölgesel anlamda söz konusu ülkeler arasında ortak bir vizyon ile stratejik bir potansiyel belirlendi. Bu tablo dünyaya net bir mesaj verme ve bayrak kaldırmadır.

Ortak işbirliği ve stratejik çerçeve belgesi ve felsefesi uyarınca, Irak tarafından da PKK/YPG terör örgütünün Irak’a düşman bir örgüt olduğu kabul edilip yasaklanarak, terörün tamamen bitirilmesi, su sorunun çözülmesi, ticaret ve ulaşım alanında Basra ve Mersin limanı arasında otoyol ve demiryolu inşası, Ovaköy sınır kapısının açılması, enerji boru hatlarının tekrar aktif hale getirilmesi kararlaştırıldı.

Kalkınma yolu projesi modern ipekyolu projesidir. Alternatifleri arasında en uygun maliyetli, en rasyonel ve en uygulanabilir bir projedir.

Hazar'ın kuzeyinden kuzey koridor Rus-Ukrayna savaşı nedeniyle gündemden düşmüştür. Amerika tarafından apar topar gündeme getirilen Hindistan-Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail limanlarından Avrupa’ya uzanan ticaret yolu yüksek maliyetli, irrasyonel ve uygulanamaz bir projedir. Doğu-Batı dünya ticaretinde, yeni ticaret yolları arayışları sürecinde Türkiye'nin gündeme getirdiği Basra-Mersin limanı oradan Avrupa güzergahı içerikli Kalkınma Yolu projesi hayata geçtiğinde Çin’den denizyolu ile gelen malların Kalkınma Yolu aracılığı ile Mersin ve oradan Avrupa'ya 25 günde ulaşması planlanmaktadır. Doğu-Batı deniz ticaret yolunda gemiler ve mallar Ümit burnunun (Afrika) güneyinden geçerse Avrupa’ya 45 günde, Kızıldeniz ve Süveyş kanalı üzerinden geçerse 35 günde ulaşabilmektedir. Bu durumda söz konusu projenin rasyonelliği ve realitesi net olarak görülebilmektedir.

Tarih boyunca doğu-batı ekseninde deniz ve kara ticaret yollarına hakim olan paraya, güce ve dünyaya hakim olmuştur.

Ortaçağda Venedik ve Cenevizliler, 15. ve 16. yüzyıllarda İspanyollar ve Portekizliler, 17. yüzyılda Hollandalılar, 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başından itibaren İngilizler denizlere ve deniz ticaret yollarına hakim olmuşlar, dolayısıyla güce ve dünyaya hakim olmuşlardır.

İkinci dünya savaşından itibaren de soğuk savaş döneminde ve günümüzde deniz ticaret yollarını, su yollarını, dünya ticaretini elinde bulunduran ve dünyaya hakim olan Amerikadır.

Tarihsel süreçte kara ticaret yollarına baktığımızda da ipek ve baharat yollarına Selçuklu ve Osmanlıların hakim olduğunu, onların da dünyada büyük imparatorluklar kurduklarını görüyoruz.

Büyük Türk denizci ve komutan Barbaros Hayrettin Paşa'nın şu sözünü hatırlamakta yarar vardır: “Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.”

Batılı düşünür ve devlet adamlarının ortaya attığı “kara hakimiyet teorisi” çerçevesinde Doğu Avrupa ve Orta Asya'ya hakim olan dünyaya hakim olur yaklaşımı akademik çevrelerde ve devlet ricaellerinde egemen olmuştur. Bir anlamda merkeze hakim olan çevreye, çevreye hakim olan her yere ve dünyaya hakim olur. Yani merkeze, kara ve denizlere, kara ve deniz ticaret yollarına hakim olan dünyaya hakim olur.

Bu aşamada Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “İstikbal göklerdedir” sözü ile göklere hakim olma ülküsünü hatırlamadan geçmememiz gerekir. Bu bağlamda bu söze şunu da ekleyebiliriz. Günümüzde savunma sanayinde destan yazılmasıyla birlikte, göklere ve uzaya hakim olan kara ve deniz ticaret yollarına ve dünyaya hakim olur. 

Yukarıda ifade ettiğim hususların ışığında Kalkınma Yolu projesinin hayata geçmesi, dünya ticaretinde yeni alternatif yolların oluşması, deniz ve kara ticaret yollarının değişmesi; Türkiye ve bölge ülkeleri açısından son derece hayati öneme haizdir. Projenin hayata geçmesi, sadece Türkiye’nin değil, bölge ülkeleri Irak, BAE ve Katar’ın da kollektif olarak dünya ticaretinden aldıkları payın artması; birlikte ve bölgesel olarak barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması; medeniyet, zenginlik ve refahın artması sonucunu doğuracaktır.

Bölgede herkesin kazanmasını beraberinde getirecektir.

Bölgede ileriye dönük olarak başta güvenlik, ticaret ve enerji olmak üzere pek çok alanda buna benzer bir anlaşma ve işbirliğinin Suriye ile de yapılmasını olasılık dahilinde görüyorum.

Kalkınma Yolu projesinin yanı sıra Çin'den İngiltere’ye demir ipek yolunun devreye girmesi, Türkiye geçişli ticaret ve enerji yollarının aktif hale gelmesi, bölgesel güvenlik sorunlarının çözülmesi, kara ve deniz ticaret yollarına hakim olunması ile bu yolların gök hakimiyeti ile korunması sonucunda Türkiye'nin ticaret yollarına hakim olmasını, enerji ve ticaret koridoruna sahip olmasını; önümüzdeki 10 yıllarda bölgesel ve küresel güç olma vizyonunu perçinleyecek, hedefine emin adımlarla ilerlemesini hızlandıracaktır.

Saygı ve selamlarımla…