Doğu Akdeniz’deki değerli enerji sahaları, bu bölgeyi, rakip ülkeler ve Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler açısından giderek daha tehlikeli hale getiriyor. Doğu Akdeniz denildiğinde akla sadece enerji gelse de sorun çok daha geniş kapsamlıdır. Hidrokarbon rezervleri başta olmak üzere Kıbrıs krizi, Suriye, Filistin ve Libya meselesi, Türkiye’nin Avrupa ve İsrail ile bitmek bilmeyen güç hesaplaşmaları yapmasına, Akdeniz’e sınırı bulunan ülkelerde sonu gelmeyen çatışma ve krizler yaşanmasına neden oluyor. Avrupa’nın, deniz hukuku konusunda çifte standartlı karar ve uygulamaları, anlaşmazlıkların çözümsüz kalmasına ve bölge ülkeleri arasında güç mücadelelerinin artmasına yol açıyor.

Bölge ülkeleri arasında çatışan hukuki iddialar nedeniyle gerginlik, savaş söylemlerinde bulunmaya kadar tırmanıyor ve konuyu bir enerji problemi olmaktan çıkarak her ülkenin kendi sınırlarına yapılan bir taciz olarak kabul etmesiyle beraber egemenlik sorununa dönüşüyor. Dolayısıyla taraflar, ülkelerinin ekonomik yetki alanlarını genişletme amaçlarından saparak birbirleri üzerinde siyasi üstünlük kurma çabasına tutuşuyorlar.

Türkiye, doğalgaz ihtiyacının yüzde 99’unu, petrol ihtiyacının ise yüzde 89’unu dışardan karşılamaktadır. Bu da hem güvenlik hem de ekonomik açıdan Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Dışa bağımlılığını azaltacak enerji kaynaklarını kendi kıta sahanlığında bulundurmasına rağmen bu kaynakları çıkarmaması için baskı uygulayan Avrupa ülkeleri ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Zira bölgedeki enerji kaynakları Türkiye için sadece ekonomik değil egemenlik ve siyasi güç açısından da önemlidir.

Türkiye, güneyinde bulunan ve en çok ihtiyacı olan kaynaklara ulaşması durumunda dışa bağımlılığından önemli ölçüde kurtulacak, bu sayede bölgede önemli bir güç konumuna yükselecek ve Batılı ülkelerin gücünü sarsacak Büyük Türkiye idealini gerçekleştirme yolunda hızla ilerleyecektir.

Doğu Akdeniz’in zengin enerji kaynakları, Yunanistan ile Kıbrıs, İsrail ile Akdeniz’e kıyısı olan Arap devletlerin arasında bir uçurum açılmasına sebep olmuştur. Jeopolitik konumundan dolayı Türkiye de Doğu Akdeniz’de ve Akdeniz’e sınırı olan ülkelerle daimî olarak problem yaşamaya devam edecektir. Zira birçok konuda dışa bağımlı olduğu için gelişme hızı yavaş olan bir ülke durumundadır.

Türkiye, Doğu Akdeniz konusunda yalnızdır, yalnız kalmaya devam edecek. Diplomatik ilişkilerimizin iyi olduğu ülkeler bile Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin karşısında durmaktadır. Türkiye’nin, uzun yıllar boyunca planlı olarak Orta Doğu ülkeleri ile arasını açan ABD, İngiltere ve İsrail, ortak hedeflerini sekteye uğratacak tek engel olan Türkiye’yi yalnızlaştırma ve güçsüzleştirme hamlelerini sürdüreceklerdir. Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’in yeraltı kaynaklarına tek başına sahip olmak isteyen ABD, İngiltere ve İsrail, bölgedeki tek etkili güç olmak adına savaşmaktan kaçınmayacaktır.

ABD ve İngiltere, Akdeniz’e konuşlandırdıkları uçak gemilerinin İsrail’i korumak amacıyla bölgede bulundurulduğunu açıklasalar da asıl amaç Doğu Akdeniz’de bir gövde gösterisi yapmaktı. İngiltere ve ABD, bölgedeki güçlerini sarsacak ve ilerlemelerini durduracak herhangi bir durumda askeri bir müdahaleye hazır olduklarının mesajını verdikleri gövde gösterisi ile hem Türkiye hem de İran’a tabir-i caizse aba altından sopa göstermiş oldu.

Türkiye bu duruma kayıtsız kalmayarak bölgede kendisine tehdit olarak algıladığı en ufak bir hamlede karşılık vereceğini Türk Deniz Kuvvetleri’nin Akdeniz’de gerçekleştirdiği tatbikatla göstermiş oldu. ABD’nin, bölgedeki karışıklıkları fırsata çevirmesinin önündeki en büyük engelin Türkiye olduğu netleşmiş oldu. Ayrıca Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama gemilerine savaş gemileri eşlik ettikçe, ilerleyen süreçte askeri ve siyasi çarpışmalarla tansiyonun yükselmesi, dolayısıyla sıcak çatışmaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’nin, tüm zorluklara rağmen kendini, savunma sanayisini geliştirmeye adamasının sebeplerinden biri, bölgedeki krizin derinleşmesinden kaynaklanmaktadır.

Gelecekte bölgede neler olacağını kesin olarak bildirmek zor olsa da mevcut siyasi konjonktürü okuyarak ve geçmişin tuttuğu ışıkla gündemi analiz ederek neler olabileceğini tahmin etmek mümkündür.

Küresel güçler ile Akdeniz ülkeleri arasındaki rekabet ve çıkar çatışması ilerleyen süreçte daha da artacaktır. Doğu Akdeniz meselesiyle ilgili yeni bir jeopolitik cephenin oluşması, Avrupa ülkelerini ciddi şekilde endişelendirmektedir. Avrupa Birliği başta olmak üzere ABD ve İsrail, bölgenin hâkimi olma arzularının önünde engel olarak gördükleri tüm devletleri düşman ilan etmektedir. Ayrıca Çin’in durdurulamaz yükselişinden ve Türkiye’nin gelişmesinden rahatsız olan ABD, İsrail ve İngiltere; Çin ve Türkiye’yi kontrol altında tutabilmek için Orta Doğu’daki gücünü perçinlemeye çalışmaktadır. Buna karşılık Türkiye’nin, Doğu Akdeniz konusunda Mısır ile yaptığı anlaşma iki ülkenin de bölgedeki gücünü arttıracaktır.